Gökberk Demirci'nin, Donanmanın Sesi Dergisi'nde yayınlanan röportajı... Keyifle okumanız dileğiyle...
Gökberk DEMİRCİ, (E) Torpidocu Astsubay Kıdemli Başçavuş İlhan DEMİRCİ ve Sevcan ÖZBAY DEMİRCİ çiftinin oğlu olarak 1989 yılında İzmit’te dünyaya geldi. Okul yıllarında, kısa çocuk oyunlarında rol alan ve lisanslı bir sporcu olarak karma ring sporları yapan Gökberk DEMİRCİ, gün gelip de bir sinema filminde başrol oyuncusu olacağını belki kendisi de hiç hayal etmemişti. Bir gün, arkadaşının şaka yaptığını düşünerek gittiği İzmit Film Platosu’nda Türkan ŞORAY’ı karşısında görmesiyle şok olur ve ilk oyunculuk deneyimini burada yaşar. Bir Western yapımı olan ve yurt dışında ödül alan “Demir Atlı Gringo” sinema filminde oynadığı rol ile “İlk Türk Django” olarak anılmaya başlar. Halen çekimleri devam eden bir sinema filminde başrolü alan Gökberk DEMİRCİ, at binme ve kılıç kullanma becerilerini kullanarak, Türklere Anadolu topraklarının kapılarını açan Sultan Alparslan’ı canlandırıyor. Bir dönem ünlü İtalyan fotoğraf sanatçısı Edoardo Delille için de modellik yapan Gökberk DEMİRCİ, içtenliği ve dürüst kişiliğiyle insanları etkiliyor. Söyleşi yapma isteğimizi kabul eden Gökberk DEMİRCİ’ye Donanmanın Sesi Ekibi olarak başarılar diliyor ve kendisiyle gerçekleştirdiğimiz keyifli sohbetin bir bölümünü aşağıda yayınlıyoruz.
Asker bir kişinin oğlu olarak çocukluk dönemini nasıl geçirdin? Babanın Denizci olması ve uzun süreli seyirlere gitmesi bir çocuk olarak seni nasıl etkiliyordu?
Aslında çok mutlu bir çocukluk geçirdik kardeşimle birlikte. O zamanki imkânlara, içerisinde bulunduğumuz zorluklara rağmen. Sağ olsunlar, annemle babam hiçbir şeyden mahrum etmemeye çalıştılar bizi. Tabi haliyle babamın seyirlere gitmesinden dolayı içimizde aşırı bir özlem oluyordu. Fakat babam hiçbir zaman eksikliğini hissettirmemeye çalıştı bizlere ki şu an içinde aynı şey geçerli diyebilirim, sağ olsun. Biz bu eksikliği, babamın her seyir dönüşü, aşırı, normalin üstünde ilgisi ile çabuk giderebiliyorduk.
Asker çocuğu olmanın birçok artısını gördüm. Karakterimize olan etkileri, şu anki düşüncelerimiz, fikirlerimiz, tavır ve davranışlarımız, konuşmamız, adabımız, saygımız vs. Yani bu yüzden iyi ki bir asker çocuğuymuşum diyebilirim.
Babanı ve çevrendeki üniformalı insanları gördüğünde “Büyüyünce ben de asker olacağım.” dediğin oluyor muydu? Sen neden asker olmadın?
Açıkçası o üniforma, her gördüğümde gerçekten çok hoşuma gidiyordu, hala daha öyle. Evet “O üniformayı ben de taşıyabilirim, ben de iyi bir asker olabilirim.” diye içimden geçirdiğim zamanlar da olmuştu. Bir tek çocukluğumda değil, askere gitmeden ve askerdeyken bile bunları çok düşünmüştüm. Fakat hiçbir zaman ben asker olacağım diye noktalandırmadım, yani öyle bir hayal kurmadım.
Django nedir? Sen “Demir Atlı Gringo” sinema filminde oynadığın rol ile “İlk Türk Django” olarak anılmaya başladın. Bu durum sana neler hissettirdi?
Django, ilk olarak usta aktör Franco Nero’nun 1966 yılında canlandırdığı bir karakterdi. Zamanında tanışmış olduğumuz aşırı western aşığı bir yönetmenin teklifi sayesinde Django doğdu diyebilirim. Ve daha önce birçok western film çekilmesine rağmen, Django ülkemizde hiçbir projede işlenmemiş. Yani o karaktere kimse hayat vermemiş. Benim için de sürpriz olmuştu. Benim de aşırı hayranlık duyduğum bir olay western filmi. Kostümleri, mekânları, zaten atlara ayrı bir ilgim, ayrı bir hayranlığım var. Westerne olan aşırı isteğim ve sevgim nedeniyle yönetmenin beni projeye kabul ettiğini düşünüyorum. Hem bir western filminde başrol oynamak hem de daha önce hiç işlenmemiş, yani daha önce hiç can verilmemiş bir karakteri oynamak Django. Bu durum bana çok güzel şeyler hissettirdi. Yani oradaki, o zamandaki insanların yaşadığı ruh hali, psikolojisi, neler yapmak zorunda ve neler yapmamak zorunda olduklarını vs. Paranın insanlar üzerindeki etkisi, dürüstlüğün, gerçekten düzgün bir karakter sahibi olmanın ve özellikle insanlara yardım etme arzu ve isteğinin ne demek olduğunu öğretti.
Son olarak okurlarımıza neler söylemek istersin?
Son olarak, okurlarınıza, herkese selamlarımı ve saygılarımı iletiyorum, hepsi iyi ki varlar, siz de iyi ki varsınız. Genel anlamda şunu söylemek isterim, tüm samimiyetimle; bence hayatta konu ne olursa olsun, insanların istedikleri şeyden vazgeçmemeleri gerekiyor. İsteyip beklemek değil, isteklerimiz doğrultusunda çaba sarf etmek, beyin yormak gerekiyor. Kolay yoldan değil de gerekirse zor yoldan, düşe kalka, ağlaya kanaya hak edebilmek bir takım şeyleri. O yüzden doğruluktan ayrılmamak gerekiyor. Biz ne kadar temiz düşüncelere sahip olursak, karşılaştığımız her şey bir o kadar temiz, bir o kadar iyi niyetli olacaktır, eminim. Çok teşekkür ederim bu diyalog için, seviyorum sizi. Bol bol okunmalar diliyorum, hoşçakalın.